Hipnotize eden ve büyüleyen Op art sanatını betimlemek için mesnetli sözcükler olsa da; yeterli olmaz. Yaratıcılar, gözü büyüleyen ve aldatan görsel imgelere uzun zamandır ilgi duyuyorlardı; ancak 1960’lara kadar bu tür bir ilgi, bugünün ötesine geçen popüler ve ideal bir sanat hareketine dönüşmedi. Op sanat üslupları, ister tamamen siyah-beyaz olsun, ister renkli olsun, birçok tarihi kökleri ve her zaman yeşil bir vizyonu sayesinde, hiç olmadığı kadar dikkatimizi çekebilir.
Op Art Sanatı
Görsel terimlerle konuşan Op Art veya Optik Sanat, görsel sanatların, özellikle de (geometrik) Soyut Sanatın optik illüzyonu odağına alan bir tarzdır. Diğer yandan da içine dahil olduğu Kinetik Sanatın aksine, gözü kandırmak ve bir tür tepkiyi desteklemek yerine devinim/oluşu çağrıştırır.
Op sanatçıları, perspektifle oynamak için soyut geometrik şekilleri ve retinamız tarafından algılanan kaotik desenleri tercih eder. Kromatik tesirler hasıl etmek için de renksiz veya canlı renk blokları ile sanatlarını icra eder.
Op-Art Nasıl Yapılır? Op Art Çalışması
Hareketin ana mecrası olan Op Art görsellerinde ve resimlerinde muhtelif motiflerin öne çıktığına şahit oluruz. Bunların tamamı temsili değildir ve bu şu anlama gelir; gerçek yerine metafizik ögeler tasvir edilir.
Sanatçıları;
- Negatif alana
- Güçlü kontrastlara
- Ön plan ve arka plan düzlemendeki bükülmelere
- Hassas matematiksel hesaplamalara güvenirler.
Tüm bunlar, işin imajında kaçırılmayacak üç boyutlu bir kalite inşa eder. Tarihin en önde gelen modern ve Çağdaş Sanatçılarından bazıları henüz ilham vermeyi bırakmamış miraslarıyla günümüzdeki yerini korumaktadırlar.
Optik Sanat Materyalleri
Optik sanat, şekillere, biçemlere ve motiflere devingen görünüm veren illüzyonizm ve diğer optik oyunlardan yararlanır. Yaratıcıları, her zaman vizyonumuzu sübvanse eden ve merak salan kolektif uygulamalar ile hareket etmiştir. Sanatın icra kısmındaki malzemeleri arasında aşağıdakileri belirtebiliriz:
- Boya (Yağlı, akrilik)
- Tel
- Sicim
- Çizgiler için alüminyum demir gibi materyaller
- Pleksi
İkonik titreşimler ve tamamlayıcı/kontrast duyumların hemhal olması ile bu sanat dalının 1960’lı yıllarda hayatımıza girdiğini söyleyebiliriz. İcracılarının gözlemci ve sanat yapıntıları arasında müstesna bir ilişki kurmaları sonucu bu sanat biçemiyle tanıştık.