Hattuşaş Nerede, Hattuşa Nedir, Hattuşaş ile ilgili bilgiler
Kültür/Rehber

Hattuşaş Antik Kenti Hakkında Bilgiler

Boğazköy yakınlarında antik bir şehrin kalıntıları olan Hattuşaş, Türkiye’nin tarihsel olarak önemli cazibe merkezlerinden biridir.

Hattuşaş Hangi Uygarlığa Aittir?

Şehir, bir zamanlar krallığı Anadolu ve Kuzey Suriye’ye; batıda ise Ege’den doğuda Fırat’a kadar uzanan Geç Tunç Çağı’nın süper gücü Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak hizmet vermiştir.

Hattuşaş Antik Kenti Tarihi

Antik çağların en güçlü imparatorluklarından biri olan Hititler, güçlü Mısır imparatorluğuyla savaşarak onları Mısır’a geri çekilmeye zorladı. Yıllar sonra Mısırlılar ve Hititler, tarihin en eskisi olan bir barış anlaşması imzaladılar. Kükümdar Ramses, anlaşmayı imzalama maksadıyla bir Hitit prensesi ile dünya evine girdi.

Hititler antik tarihte, modern tarih kitaplarında verilenden çok daha mühim bir rol oynadılar. Dünyanın en hafif ve en hızlı savaş arabalarını geliştirdiler. Ayrıca da Tunç Çağı’na ait olmalarına rağmen demir aletler yapıyor ve kullanıyorlardı.

20. asra kadar bazı kesimlere göre Hititler bir dedikodudan ibaretti. Ancak bu durum, Hattuşaş’ın keşfiyle Hititlerin diplomatik faaliyetlerinin çoğunu belgeleyen kil tabletlerin ifşa edilmesiyle değişti. Bunların en önemlisi, Kadeş Savaşı’ndan sonra Hititler ile Mısır arasında imzalanan barış antlaşmasıdır.

İlginizi Çekebilir:📢Cennet-Cehennem Mağarası Hikayesi

Hattuşaş Antik Kenti Nerede?

Hattuşaş, Budaközü Ovası’nın güneyinde, vadiden yaklaşık 300 metre yukarıda yükselen bir yamaç üzerindedir. Bölge;

  • zengin tarım alanları
  • otlaklar için dağlık araziler
  • büyük bir şehrin inşası ve bakımı için yeterli odun sağlayan ormanlarla çevriliydi.

Hititlerin başkenti olmadan önce MÖ 2000 civarında yerli Hattiler tarafından iskan edilmişti. MÖ 12. yüzyılda Hitit devleti ile birlikte Hattuşaş yıkılmıştır. Kazılar, şehrin yakıldığını göstermektedir ancak yıkım Hattuşaş’ta yaşayanların şehri terk etmesinden sonra gerçekleşmiş gibi görünüyor. Şehrin resmi kayıtları ve değerli eşyalar bölgede kalmış ve arkeologlar tarafından ortaya çıkarılmayı beklemişti.

Son günlerde tam anlamıyla hayalet kasabayı andıran şehir, 1.8 km2’lik bir alanı kaplıyordu. İç ve dış kısımlardan oluşan Hattuşa, devasa ve hala görülebilen duvarlarla çevriliydi. İç şehirde büyük idari binaları ve tapınakları olan bir kale yer alıyordu. Kral konutu veya akropolis yüksek bir sırt/tepe üzerine inşa edilmişti.

Güney bölgesinde ise savaşçıları, aslanları ve sfenksleri gösteren kabartmalarla süslü ve geçitlerle dolu yaklaşık 1 km2lik dış şehir uzanırdı. Burada, revaklı bir avlu etrafında, sivil binalar ve konut yapılarıyla birlikte dört tapınak bulunuyordu. Duvarların dışında, çoğu ölü yakma mezarları içeren mezarlıklar vardır. Şehirde 40.000 ile 50.000 arasında insanın yaşadığına inanılıyor.

Hattuşaş Nedir?

M.Ö. 17. yy civarında kurulan Hattuşa, Hitit İmparatorluğu’nun başşehriydi ve dönemin sanat ve mimarisinin odak noktasıydı. 1986’da Dünya Mirası varlıklarına giren Hattuşaş, iki siteden inşa edilen bir arkeoloji müzesidir. Aşağı bölgede sivil yaşamla ilişkili kalıntılar görülmekteyken, Büyük Tapınak, şehrin başlıca kült binasıdır. Bu tapınağın iki kült odası nedeniyle İmparatorluğun en büyük tanrıları olan Fırtına Tanrısı Güneş Tanrıçası’na adanmış olduğuna inanılıyor.

Hattuşaş Nerede?

Türkiye’nin başkenti Ankara’nın doğusunda kısa bir mesafede yer alan harabeler geniş bir yaylaya yayılmıştır. Gezi yolu 4 kilometrelik bir alanı kaplar. Bu nedenle hevesli bir yürüyüşçü değilseniz, kazılan yapıları ve görülecek yerleri keşfetmek için bir araba şarttır.

Kentte 1894’te keşfedilen kazılar, finansman yetersizliği ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle gelişigüzel olmuştur. Bu yüzden birçok yerde bilgi tabelaları görünse de, kent hakkında deneyimli bir rehberin bilgisinden yararlanmak iyi fikirdir.

Hattuşa Nerededir?

Verimli bir coğrafyada hüküm süren kentte görünen ilk önemli dönüm noktası eski şehir duvarlarıdır. Uzman tarihçiler, bir bölümü olabildiğince orijinal görünümüne göre yeniden inşa ettiler. Bu, Hattuşaş ve vatandaşlarını korumak için kullanılan savunma yöntemleri hakkında iyi bir fikir veriyor.

Aşağı şehrin en ayrıntılı yapısı olan Tapınak içinde yeşil bir taş vardır. Tarihçiler ve uzmanlar taşın neden orada olduğuna net bir açıklama getiremediler. Ancak küp gibi pürüzsüz görünümü ve alışılmadık mücevher rengiyle Hititlerin belki mistik güçleri olduğunu düşünmüşlerdir. Şehrin alt kısmından çıkıp yokuş yukarı hareket edince karşımıza etkileyici Aslanlı Kapı çıkar.

Hattuşa Aslanlı Kapı (Hangi Uygarlığa Aittir?)

Kemerli olmayan iki kapı arasında yer alan ve her iki yanındaki aslanlardan dolayı bu adı taşıyan bu kapı, Hattuşa’nın ikonik simgelerinden biridir. Girişteki sol taraftaki aslan, başarısız bir çoğaltma girişiminin sonucudur. Ancak adına rağmen aslanlar burada odak noktası değildir. Kapıya eklenen duvarlar, Hititlerin mükemmel inşa yöntemlerini sergiler. Büyük taşların aralarında çelik çubuklar vardır ve birbirine mükemmel şekilde uyum sağlar. Bu yapının özelliği bir kağıt parçasının bile geçemeyeceği kompakt bir savunma yapısıdır. Muhafızlar gece vakti kapıyı mühürlerdi ve sabah mührü tekrar kontrol ederlerdi. Sağlamsa, bir sorun olmadığı manâsına gelirdi ancak kırıksa birinin kente girdiğinin işaretiydi.

Hattuşa Sfenksli Kapı Nedir?

Dikkat çeken bir diğer kapı ise Hattuşa’nın en yüksek kısmında duran Sfenks’tir. Araştırmacılar, Hititlerin simgesel referansı izah eden Mısırlılarla samimi bir bağ kurduklarını düşündüler. Ancak tarihçiler, Mısır’da sfenkslerin erkek formunu, Hattuşaş’taki heykellerin ise kadın formunu tasvir ettiğini belirttiler. Muhtemelen sadece tören amaçlı kullanılan bu kapıların günümüzde aynı yerde replikaları var. Orijinalleri ise yakındaki Boğazkale müzesindedir.

Hattuşa Kral Kapısı

İyi korunmuş Kral Kapısı, sol taraftaki rölyefle birlikte Aslanlı Kapı’yı andırır. Tarihçiler başlangıçta bu yapının bir kralı temsil ettiğini düşündüler. Ancak daha sonra bir teori, betimlenen rölyeflerin kadın tasvirleri olduğuna dair iddiaları gündeme getirdi. Ardından da Amazon kadın savaşçısı olup olmadığını merak ettiler. Nihai karar ise şu oldu: Şehre girip çıkarken halkı koruyan bir tanrının tasviri olduğu konusunda hemfikir oldular.

İlginizi Çekebilir:📢Türkiye’deki Milli Parklar

Hattuşa Yazlıkaya Açık Hava Tapınağı

Farklı yapılar, Hattuşaş’ın ana sınır duvarları içinde yer alır. Ancak yeraltı dünyasının 12 tanrısının evi olarak bilinen Yazılıkaya’ya gitmek için kısa bir araba yolculuğu gerekir. Araba yolculuğuna değecek olan bu yerdeki kaya tapınaklarında Hitit tanrı ve tanrıçalarının çeşitli tasvirleri vardır. Tasvir, kendine özgü kıvırcık saçların üzerine konik şapkalar takan 12 erkek figüründen oluşur.

Ana kayaya oyulmuş olan açık hava tapınağı bir dağ bariyerinin yamacında yer almaktadır. Kaya odalarının duvar bölmeleri, Hitit kabartma sanat üslubunun müstesna örnekleriyle kaplıdır. Bu örnekler tanrı ve tanrıçaları ve Büyük Kral IV. Tuthaliya‘nın figürlerini içerir. İlk kez çivi yazı kitabelerinde lanse edilen Kayalı Boğaz, Kral Kapısı’nın 1.5 km doğusunda büyük bir müstahkem yerleşim yeridir. Şehrin güvenliğini kontrol etmek için kırsalda bulunan kalelerden biri olarak hizmet etmiştir. İbikçam Ormanı, Hititler zamanında başkentin güneyindeki dağları kaplayan bir ormanın kalan son örneklerinden biridir.

Hattuşaş Tarihi (Hitit Hattuşa)

Şehrin surları, Aslanlı Kapı, Kraliyet Kapısı ve Yazılıkaya rupestral topluluğu ve heykel frizleriyle birlikte eşsiz sanatsal başarıları temsil eder. MÖ 2. ve 1. yüzyıl medeniyetleri üzerinde önemli bir etki yapmıştır. Bu siyasi ve dini metropolün sarayları, tapınakları ve nekropolü, Hitit başkentinin bir resmini sunar. Hattuşa’da çeşitli tipte binalar veya mimari topluluklar mükemmel bir şekilde korunmuştur.

Üstün Evrensel kıymetini betimleyen tüm kıstaslar mülk içinde yerini almıştır. Mülkün konumu göz önüne alındığında, endüstriyel gelişmeden kaynaklanan herhangi bir zararlı etki veya tehdit yoktur. Yerleşim bölgeleri de arkeolojik sit sahalarından epey uzakta olup kuzeye ve kuzeybatıya yayılmıştır. Bu da kentsel gelişimin şu anda mülk için bir tehdit oluşturmadığını göstermektedir. Mülkün doğal ortamı içinde modern bir etki olmaksızın yerleşimi de korunmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir