Gezegenimiz üzerinde yarattığımız yıkıcı etkiye ilişkin uyarılar giderek artıyor. BM Çevre Programı, dünyanın 2100 yılından önce 3°C daha ısınacağını ortaya koydu. Dolayısıyla iklim krizi ile karşı karşıyayız.
Durum bu kadar kötüyken bir aile kurmak için nasıl plan yapabilirsiniz? Londra Üniversitesi Akademisi öğretim üyeleri Hope Dillarstone, Laura Brown ve Elaine Flores bu sorunun cevabını aradı. 2012 ile 2022 yılları arasında yayınlanan çalışmaları analiz eden araştırmacılar, iklim krizinden endişe duyan kişilerin genellikle az çocuk sahibi olmak ya da hiç çocuk sahibi olmamak istediklerini buldular. Araştırmaya göre insanların çocuk sahibi olmak istememelerinin nedenleri aşağıdaki faktörlerdi:
- Nüfus artışı
- Aşırı tüketim kaygısı
- Gelecek belirsizliği
- Aile ihtiyaçlarının karşılanamaması
Aşırı Nüfus ve Aşırı Tüketim
Potansiyel çocuğunuzun karbon ayak izi konusunda kendinizi suçlu mu hissediyorsunuz? Belki de modern toplumun materyalist değerlerinden ve aşırı tüketimin kaçınılmazlığından dolayı hayal kırıklığına uğradınız? Bunları şimdiden düşünüyorsanız yalnız değilsiniz çünkü bu sorunlar birçok çalışmada da ortaya çıkmıştır.
Aşırı nüfus fikrinin arkasında uzun, sorunlu ve oldukça politik bir tarih var. Bu fikir, en azından 18. yüzyılın sonlarından beri çeşitli şekillerde ortalıkta dolaşıyor. Bu durum bazı ülkelerde etik olmayan nüfus kontrolü önlemlerinin alınmasına yol açmıştır.
Bazı kişiler (örneğin The Population Bomb-Nüfus Bombası kitabının yazarı Paul Ehrlich), gezegenimizde zaten çok fazla insanın yaşadığını ve çok sayıda insanın mevcut çevre krizine neden olduğunu iddia ediyor. Ancak aşırı nüfus tartışmalarının sıklıkla gözden kaçırdığı şey şudur: Önemli olan yalnızca gezegende kaç kişinin olduğu değil, aynı zamanda ne kadar sürdürülebilir yaşadığıdır. Dolayısıyla rakamlar hikayenin ve problemlerin tamamını anlatamaz.
Ancak iklim krizi var diye çocuk sahibi olmamak artık etkisiz bir önlem. Artık iklim kriziyle mücadele etmemiz gerekiyor. Doğurganlığın azalmasına rağmen nüfus ivmesi nedeniyle nüfus artmaya devam edecektir. Doğurganlık oranı azalıyor olsa bile, küresel nüfusta hâlâ çok sayıda üreme çağındaki insan var. Yani doğum sayısı ölüm sayısından çok fazla.
Çeşitli çalışmaların katılımcıları, karbon emisyonlarında ciddi azalmalar gibi daha yapısal çözümlere acilen ihtiyaç olduğunu söylüyor. Bu çözüm ailedeki kişi sayısını küçültmekten daha etkili bir önlemdir.
Geleceğe Dair Belirsizlik
Gelecekteki çocuklarınızın ekosistemlerin zarar görmesi nedeniyle doğanın tadını çıkaramayacağından mı endişeleniyorsunuz? Belki de toplumsal çöküş gibi daha feci bir sonuçtan endişe ediyorsunuz? İnceleme, bunların özellikle ABD, Kanada, Avrupa ve Yeni Zelanda’da yaşayanlar için daha az çocuk sahibi olma kararını etkileyen ana temalar olduğunu gösteriyor.
Bu endişeler anlaşılabilir. BM’nin son emisyon açığı raporuna göre, on yıllar sonra dünya 3°C daha fazla ısınacak. Ve buna şu an yaşayan birçok insan şahit olacak. Aynı rapora göre sıcaklık artışının 1,5°C ile sınırla olma ihtimali ise sadece %14.
Aynı zamanda dünya çapında yüz milyonlarca insan günlük yaşamlarında iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarını zaten yaşıyor. Örneğin Zambiya ve Etiyopya’da iklim değişikliği endişeleri çocuk doğurma hızını bir hayli düşürmüş durumda.
Kuraklığın Zambiyalı kadınların sosyal ve mali refahlarının doğum yapmalarına etkisini araştıran bir çalışmada bir katılımcı şunu söyledi: “Sahip olmak istediğim 6 çocuğumun yeterli yiyeceği olmayabilir.” Daha az çocuk sahibi olabilmek için insanların doğum kontrol yöntemlerine erişmeleri gerekiyor. Ancak bu yöntem ve ilaçların temini özellikle kriz zamanlarında kesintiye uğrayabiliyor.
Diğer yandan Zambiya’daki diğer katılımcılar da maddi ve işgücü desteği sağlamak için daha fazla çocuk sahibi olmayı düşündüklerini bildirdi. Dolayısıyla iklim krizinin doğumlar üzerindeki sonuçlarında iki farklı görüşü de görmek mümkün.
Siyasi Bir Tercih Olarak Çocuk Doğurma
Sonuçta iklim krizi kolektif ve politik bir krizdir. Kendi bireysel davranışlarımızı değiştirmeye odaklanmak yerine, hükümetlerin neler yapabileceklerine odaklanmak gerekiyor. Endüstrilere ve tüketiciler olarak bizlere de iş düşüyor. Hükümetlere emisyonları büyük ölçüde azaltma yetkisi verirsek, en kötü iklim sonuçlarından kaçınma olasılığımız çok daha yüksektir.
İncelemeye dahil edilen bir çalışma, çevre aktivistlerinin çocuk doğurma kararlarına nasıl yaklaştıklarını analiz etti. Bazıları, siyasi baskı ve savunuculuk aracı olarak çocuk sahibi olmamaya karar verdiklerini söyledi. Bazılarına göre ise çocuk sahibi olmamak, iklim krizine odaklanan siyasi ve savunuculuk faaliyetlerine destek verme anlamına geliyordu. Çalışmaya katılan diğer gruba göre de gelecekteki aktivistleri yetiştirmek için çocuk sahibi olmak gerekiyordu.
Sonuçta bu konuda seçim son derece kişiseldir. Ancak herkesin kendi seçimlerini hayata geçirmeleri için hepimiz daha fazlasını yapabiliriz. Son olarak iklim kriziyle ilgili neden iyimser olmamız gerektiği hakkında bilgi almak için küresel iklim değişikliği yazımıza tıklayabilirsiniz.